En İyi Black Mirror Bölümleri

White Christmas - IMDB’de en iyi Black Mirror bölümü seçilen White Christmas, serinin 2. sezon 4. bölümü olarak geçiyor. Black Mirror 2. sezon diğer sezonlara kıyasla daha durgun olmasına rağmen, sezonun nabzını yükselten ve Black Mirror'ın şu ana kadarki en etkileyici bölümü denilebilir. Mad Men’den tanıdığımız Jon Hamm'i aktarımı ve kurgsu zor bie senoryonun başında izliyoruz. Bölümün zorlu senaryosuna ve çok katmanlı öykü anlatıman rağmen, seyircinin bir an bile olsun ekrandan kopmadan izlemesinde Hamm'in büyük katkısı olduğu görülüyor. 

San Junipero - (3. Sezon 4. Bölüm)Dizinin genel karakterik atmosferi itibariyle iç karartıcı hikayelerin anlatıldığı düşünülürse, bu bölüm adeta içimizi açıyor ve şaşırtıyor. Engel tanımayan bir aşkı, teknolojiyle buluşturan bölüm, üstün başarıda bir akıcı senaryoya sahip. San Junipero, Black Mirror'dan bir bölüm değil de ayrı bir yapım olarak seyirci karşısına çıksaydı çok daha fazla ses getirebilecek bir yapım olabilirdi.

The National Anthem - Black Mirror'ın ilk gözdesi (1. Sezon 1. Bölüm) The National Anthem, yayınlanmış bütün sezonları izleyenlerin hala unutamadığı, adeta akıllara kazınan senaryosuyla büyük etki yaratan bir bölüm. Yakın gelecekte geçiyor olması ve konu itibariyle herkesin başına gelebilecek bir konuya sahip olması yarattığı etkinin daha büyük olmasına sebep oluyor.  Başrolünde Rory Kinnear'ı izlediğimiz bölüm, teknolojinin doğurabileceği korkunç sonuçaları gözler önüne seriyor. 

Black Museum - Black Museum, dizinin tutkunları için son derece özel bir bölümdü. Kurgusu itibariyle 80'ler ve 90'larda birçok örneğini gördüğümüz 'spin off' olarak adlandırılan birden çok hikayenin anlatılıp film sonunda hikayelerin birbirine bağlanmasını izliyoruz Black Museum'da. Bölümde adı geçen müzede sergilenen birçok eser diğer bölümlerde karşılaştığımız aletlerden oluşuyordu ve yayınlanan son sezonun bölümlerinden bir tanesi olan Black Museum, Black Mirror kronolojisinin geçidi gibiydi.

Playtest - Üçüncü sezonun ikinci bölümünde başına buyruk ve marjinal takılan, özgür ruhlu bir karakter gibi görünen fakat aslında alzheimer hastası babasını kaybeden Cooper’ın annesinin de öyle olması ihtimalinden korkarak annesinden uzaklaşması, bir geziye çıkması, sonunda yolunun Londra’ya düşmesi ve bir ara parasız kalmasıyla, para sıkıntısını çözebileceği bir iş teklifini değerlendirmesini konu ediniyor.

Nosedive - Üçüncü sezonun ilk bölümü olan Nosedive; Instagram’da, Facebook’da veya bilumum sosyal medya araçlarında kişilerin birbirine verdiği ‘statü puanı’ denilebilecek bir puan sayesinde gündelik hayat içerisinde çeşitli ayrıcalıkları tattığınız, hatta özgürlük gibi bazı temel ihtiyaçlarınızı bile karşılamanızın bu ‘sanal puan’a bağlı olduğunu ve bu puanı başkalarının size verdiği bir dünyayı anlatıyor. Şüphesiz ki bu puanı alabilmek için bir tür ‘’maske’’ takmanız gerekir. Zira herkesle anlaşabilmeniz çok zor. Ancak öyle ki, bir kişinin bile düşük puan vermesi puanınızı düşüreceğinden o çok istediğiniz arabayı almanız hayal olarak kalabilir.

Fifteen Million Merits - Birinci sezon ikinci bölümde yer alan Fifteen Million Merits, Popüler kültür çılgınlığının ses yarışmaları kısmını anlatıyor. Her akşam biz değilse, ailemiz; ailemiz değilse arkadaşlarımız, onlar da değilse komşularımız, elbet tanıdığımız birileri izliyor; izlemekle kalmıyor yarışmaya katılmaya çalışıyor, katılıyor, kendini bu iğrençliğe farklı şekillerde meze ediyor, eleştirel düşünme ve yorum yapabilme yeteneğini sahnede/salondaki kanepede bırakıp hayatına devam ediyor.  Bu rutinimiz üzerine eğilip geniş bir açıdan düşünülmediği sürece zararsızmış, bilakis keyif verici, rahatlatıcı güzel bir etkinlikmiş gibi görünebilir.