Deccal
6,5/10
(618 oy)
451
kullanıcı bu
filmi izledi
filmi izledi
353
kullanıcının
favori filmi
favori filmi
Deccal Filminin Konusu
Lars von Trier'in korku filmi projesi Antichrist şimdiden heyecanlandırıyor. Senaryosunu Trier'le beraber Anders Thomas Jensen'ın yazdığı film, çocuklarını kaybettikten sonra bir orman kulübesinde olayı unutmaya çalışan bir çiftin yaşadıklarını anlatacak...
Bu filmleri de beğenebilirsiniz

Günahkar
Gerilim, Dram, Gizem

Büyük Hata
Dram, Gerilim, Gizem

Bir Kadının Seks Günlüğü
Dram, Romantik

Temel İçgüdü 2
Suç, Gizem, Gerilim

Utanç
Dram

Ananı Da!
Dram, Romantik

Sekreter
Romantik, Dram, Komedi

Kan Arzusu
Dram, Gerilim, Korku

Çıplak Ten
Dram, Romantik, Gerilim

Aşkım
Dram, Komedi, Romantik

Öldüren Kadın
Gizem, Suç, Gerilim

Acı Ay
Gerilim, Dram, Romantik

Striptiz
Komedi, Suç, Dram

Tıkanma
Komedi, Dram

Gerçeğin Ötesinde
Dram, Gizem, Gerilim

Novo
Dram, Komedi, Romantik

Diri Diri Göm
Korku

Gündüz Güzeli
Dram, Romantik

Lucia
Dram, Romantik

Mahremiyet
Romantik, Dram, Fantastik

Aşka Dair
Dram

Ken Park
Dram

Müşteri
Dram, Romantik

Lymelife
Komedi, Dram

Yuva
Dram

Yatak Odası Komedisi
Komedi, Dram, Romantik

Mahrem Şeyler
Dram

Bağla Beni
Komedi, Romantik, Dram

Aşk Artık Burada Oturmuyor
Dram, Romantik

XXY
Dram

9 Songs
Dram, Müzikal, Romantik

Aşkın Büyüsü
Dram, Romantik

Caligola
Dram, Tarih

Ma Mère
Dram

Deadgirl
Korku, Gerilim

Yıkım
Dram, Romantik

Beş Kere İki
Dram, Romantik

Kız Kardeşim (II)
Dram

8mm 2
Gerilim, Gizem, Dram

Exotica
Dram

Gece Bekçisi
Savaş, Dram, Romantik

Matador
Dram, Gerilim

Antares
Dram

Can Sıkıntısı
Dram, Romantik

L'uomo Che Guarda
Dram, Romantik

Yirmidokuz Palmiye
Dram, Gerilim

Come Undone
Romantik, Dram

Aptal Çocuk
Komedi, Dram

Circuit
Romantik, Dram
Filmi Ekleyen: EstebanPablo
Hata Bildir
Listeme Ekle
veya
Yeni Liste Oluştur
Liste ismi en az 3 karakter olmalıdır!
Film Afişi

Yorumlar (409)
Filmin teolojik ve sanatsal birçok göndermesi vardı, eminim fark edemediğim birçok detay da mevcuttur ancak Lars Von Trier'in şeytan kadın düşüncesi hiç hoşuma gitmedi. Adam kendi fikirlerini filmlerine o denli dahil ediyor ki sanat ve sanatçıyı ayırmak imkansız hale geliyor maalesef
Nature is Satan's church. (Doğa Şeytan'ın mabedidir.)
Zihnim bu aforizmanın çağrışımlarıyla meşgul. Hem de fena bir halde. Çünkü Antichristi (2009) seyrediyorum. Deccali. Sinema tarihinin, saygıyla selamladığım, en büyük meczublarından Lars von Trier'in son filmini.
Kim ne derse desin, Antichrist daha şimdiden bir başyapıt. Diliyle,tekniğiyle, ve konusuyla.
Dönüp dönüp bir daha, bir daha seyretmeli, bir daha. Lakin öfkeyle değil, hayretle. Sonra da oturup tartışmalı, içtenlikle ve heyecanla.
İnsanın özüne o özü incitecek denli yakından dokunabilen nadir yönetmenlerden biri Lars von Trier!
Kiminle karşılaştırılabilir? Elbette öncelikle Tarkovski'yle.
Tarkovski'yi büyük kılan, insanın en temel sorularını/sorunlarını hüzünle ve şefkatle dile getirmesini sağlayan sezgileriydi. Cesurdu çünkü.
Ah, o hakikate dokunmanın temin ettiği insani coşku! Cesaret adı
da verilen direnç işbu coşkunun meyvesi.
Tarkovski bilmiyordu ama görüyordu. Açıklayamıyor ama ifade
edebiliyordu. Lars da öyle. Bilmiyor ama görüyor, hissediyor, anlıyor.
Evet, o da tüm sanatçılar gibi açıklayamiyor ama anlatıyor. Sorunun ikamet ettiği o meş'um, küflü temeli terkedemeyişinin sebebi de bu! Tarkovski gürültü çıkarmayı sevmez, insanın dramına onu anlamak gayesiyle değinir. Usulca. Hiç çekinmez, sanatını dua olarak adlandırır; bir çağrı, bir çığlık olarak.Tanrı'yla başı beladadır. Tıpkı Dostoyevski gibi. Inanmak ister. Evet, inanmak ve huzur bulmak ister, bütün içtenliğiyle.Kuş ürkekliğiyle. Asla arama/kavrama sürecini bitirmiş kendinden emin bir adamın şımarıklığı yoktur onda. Büyük resmi görmeye çalışmanın bedelini öder. Bütün tevazuu ile. Olabildiğince.
Lars ise, huysuzdur, agresiftir, seyircinin acıyı (acısını) görmesini değil, tatmasını ister. Tekmeler bu yüzden onu. Düğüm üstüne düğüm atar. Rahatsız eder. Huzurunu kaçırmak ister. Becerir de. Yetmez, isyan ettirir. Düşünmeyi bir zorunluluk haline getirir. Katharsis umurunda bile değildir. Muhataplarını sağaltmaz, sağaltıma muhtaç hale getirir.
Hasılı, Tarkovski'nin dili hüzünlü, Lars'ın diliyse öfkelidir. En kökeninde sanatçının izdırabı vardır. Kehanetin. İnsanca acı çekmenin.
Yakarışın.
Filmin sonunda seyirciyi önemli bir sürpriz bekler.
Antichrist Tarkovski'ye adanmıştır.
* * *
Filmin en önemli sahnelerinden biri. Bu yüzden aşağıdaki diyalogları doğru okumak zorundayız, yani dikkatle ve hakettiği özenle.
ERKEK (sözde akıldışılık):
- Ben Doğa'yım. Doğa olarak nitelendirdiğin her şey.
KADIN (sözde-akıl):
- Peki Bay Doğa, ne istiyorsun?
- Elimden geldiğince canını yakmak.
- Nasıl?
- Sence nasıl?
- Beni korkutarak mı?
- Seni öldürerek.
- Doğa bana zarar veremez! Sen altı üstü dışardaki yeşil yolsun.
- Hayır! Ondan fazlasıyım.
- Anlamıyorum.
- Dışardayım, ama aynı zamanda içindeyim. Ben insanlığın doğasıyım.
- Hımm, o anlamda doğa. Şu, insanların kadınlara (cadılara) kötü şeyler yapmasına neden olan doğa.
- İşte ben tam olarak oyum!
Bu sahne, bence, filmin mihveri.
Doğa'nın, yani kadının şeytanın mâbedi olarak tefsir ve tafsil edildiği bu sahneyi bir kenara kaydedin, ve sonra Antichrist denince akla gelen XIX. yüzyılın Son Metafizikçisini, o Büyük Deli'yi hatırlayın! İsyanın Efendisini. Nietzsche'yi.
Nachdem erst der Begriff 'Natur' als Gegenbegriff zu "Gott'
erfunden war, musste ‘natürlich' das Wort sein für 'verwerflich?
(Doğa kavramı, Tanrının karşıt-kavramı olarak tayin edilince,
doğa sözcüğünün kötücül anlamına gelmesi artık kaçınılmazdı.)
Lars'ın filmini ilk seyredişimde hemen aklıma Nietzsche'nin bu tesbiti geldi. Bu cümle, filozofun Der Antichrist (1894) adlı risalesinde yer alır. Nietzsche, kendisine lanetler yağdırdığı Hıristiyanlığın kökeninde, doğal olana, yani gerçekliğe karşı iflah olmaz bir nefretin yattığını iddia eder (... ihre Wurzel im Hass gegen das Natürliche - die Wirklichkeit!); ve her şeyden evvel, Doğa'ya düşman bir Tanrı icad ettiği için Hıristiyanlığı bütün gücüyle lanetler.
Doğaya ve Hakikate, yani insana düşman bir Tanrı icad ettiği için.
Bir yanında Nietzsche, diğer yanında Tarkovski.
Lars'ın Antichristi, Doğa ile Tanrı'nın kıyasıya savaştığı bir zeminde varoluyor; kadın cinselliği üzerinde.
Doğa Şeytan'ın mabedi, kadın ise Şeytan'ın bedeni.
Kadın cinselliği, Hıristiyanlık nazarında, ilk günahtan bu yana
Şeytan'ın varoluş zemini, doğası, kendisi.
Antichrist sözde bir tanrının sözde bir şeytanla savaşının hikâyesi.
Yanlış anlaşılmasın, erkeğin kadınla savaşı değil, kadının yine kadınla savaşı. Doğaya düştüğü haliyle. Henüz rahibe olmamışken. Çıplak bedeniyle. Maskesinin ardında sırıtan ve acı çeken yüzüyle. Kendisiyle.
Bu nedenle tam bir tragedya!
Katolik Fransa'nın tarihinde silinmez izler bırakan o bahtsız bakire hatırlanmalı: Jeanne d'Arc! Kilise tarafından ondokuz yaşında yakılan, sonra da azize unvanıyla itibarı iade edilen genç bakire. Aradan geçen süre tam beş asır. Beş asırlık müthiş bir tragedyanın kahramanından başlayarak Shakespeare'in The Tempestindaki (1610) şeytan ile bir cadının yari-insan oğlu Caliban'a kadar yüzlerce simge. Öyle ki madalyonun bir yüzünde seçenekleri sınırlı azizelerin dua ederek kendilerinden geçtiği acı, tanrı ve kadın, diğer yüzünde seçenekleri sınırsız yakılacak kadınların dans ettiği doğa, şeytan ve kadın üçlemesi.
Tanrısal, çünkü ölümcül.
Skandala hazır olun diyemiyorum, zira Türk intelijansiyası, her zaman olduğu gibi bu sorunu da görmezlikten gelecektir; ama utancından
ve korktuğundan değil, yetersizliği yüzünden.
Benim fikrim, olayın cinsel yanına takılmadan, korku ve dram tarafları düşünülerek izlenmesi. Midsommar filmine benzer, lakin daha sert sahneler var filmde. Özellikle son yıllarda farklı filmler çok yok. Bir filmi izleyince başkası hemen akla geliyor. Zaten onun için bu farklı filmlere "kült" deniyor. Midsommar'ı izlerken bu film geldi aklıma. Şok eden, herkesin midesinin kaldıramayacağı, rahatıszlık veren sekanslar var.
özetle, herkes için değil bu film. Özellikle +18 değil, +21 olmalı. Fakat izleyince de bir şeyler öğrenmeli insan bu filmden. Yoksa özellikle erotik sahneler için izleyen ergenler bu filmi boşuna izlemesinler. Matrix filmini karete filmi zannedenler gibi...