A Vigilante

Çok iyi bir sekansla başlayan film, flash-becklerle karmaşık hale gelmiş. Önce hangisi, sonra hangisi zor anlaşılıyor. Kocası tarafından şiddet gören kadınlar "Pencereden bakıyorum. Kamyonetler birbiri ardından geçip gidiyor." parolasıyla Sadie'yi çağırıp zorba kocalarından Sadie tarafından kurtarılıyor. Sadie, sadece şiddet gören kadınları değil, anneleri tarafından şiddet gören çocukları da kurtarıyor. Derken Sadie'nin nasıl bu yola girdiği arada anlatılmaya çalışılıyor. Meğerse kendisi de şiddet mağduruymuş. Meğerse kocası olacak mahluk ona şiddet uygulamaya çalışırken çocuklarını öldürmüş ve kaçmıştır. Sadie önce bir süre hazırlanır. Sonra kocasının peşine düşer.
Film ağır bir tempoda ve gereksiz daha da ağırlaştıran sekanslar yüzünden zaman zaman çook sıkıcı hale geliyor. Buna sonra eklenen mantık hataları da eklenince sonunu zor getiriyorsunuz. Allah'tan filmin süresi kısa. Aslında iyi bir konu yakalanmış ve farklı bir kahraman yaratılmış. Kocayı ararken onun tuzağına düşmesini anlayabiliyoruz. Zira bu onun ilk işidir. Fakat kolunu niye kırdırıyorsun? Sonra kırık kolla nasıl adamı öldürdün?
House MD'nin "Thirteen"i Olivia Wilde filme değer katan tek unsurdu. Çook iyi oynamış. Bu filmi bir dizi yapmak ve baş rolde de onu oynatmak lazım.
İyi oyuncu ve senaryoyu çöpe atacak olan acemi veya kötü yönetmen olabilir. Gerçi hem yazmış, hem de yönetmiş Sarah Daggar Nickson. Fakat filmi iyi bir film haline getirememiş. İyi bir yönetmenle çok daha iyi bir film olabilirmiş. Yine de özellikle şiddet gören kadın ve çocuk sekansları etkileyiciydi. Sadie kocasına işkence yaparken kadın mutfakta yemek pişiriyor ve hiç bir şey olmamış gibi işine devam ediyor. Bu güzeldi...